Turgut'un dediği gibi, eksilmiştik.
Eksilerdeydik
Yine o hüzünlü ezgilerle.
O, uyuyordu
Ben sigaramı soluyordum
Soluyordum.
Çünkü hoşçakal döküldü gözlerimden dün gece.
Onunkilerden de.
Fotoğraflarımızı hatim ettim sahurdan bu yana
Güzelliği damladı bu sefer.
Fazlasını istedim,
Güzel bir filmi azat ettim önce
Sonra hüzünlü şarkıları,
Gözlerimden.
Elektrik bile her ay kesilirken
Neyimize güvendik de bedava içtik bu pahalı şarabı?
Sarhoşken deliler gibiydi,
Ayılınca geldi hesabı.
11,059
31 Temmuz 2015 Cuma
Buluttan İbaret
Herkes sırtını dönmüştü bana
Herkes hangi vebalı...
Nereye baksam gülen gözlerin vardı
Vaktinde göremediğim.
Ellerini uzattın, ellerimi uzattım.
Her gördüğümde kalbim bir gökdelenin tepesinde gibi
Ellerin..
Ellerin bir annenin elleri gibi.
Eminim annemin elleri de öyledir.
Ne umutlar vardı sevdiğim, geç kaldım.
Ne isyanlar vardı içimde, geç kaldın.
İyi biriymişim, öyle diyorlar.
Herkes eteğini indirebileceği birini ararken
Ben sevdiğim kadına çoraplarını giydirdim.
Bir cerrah nasıl ameliyat ederse hastasını
Ben de seni öyle sevdim.
Hayatta tutmak için, daha iyi etmek için seni
Dokunmaya kıyamadım, düşündüm her ihtimali
Sana zarar gelmesin diye.
Şimdi,
Her milimini ezbere bildiğim bedenini
Bana ışıl ışıl bakan gözlerini
Eller.. Ellerini.
Gözyaşlarımı silen ellerini.
Bana koşan kalbini unutmak zorundayım.
Artık sen
Her şeyini bildiğim, her şeyimi bilen
Gel deyince gelen git deyince giden
Tek kelime edemediğim, gözlerine bakmaya korktuğum
Bir yabancıdan ibaretsin.
Ben,
Buluttan...
Peki sevdiğim,
Zamanlarca uzaktaki bir bulut
Nasıl yağmur bırakır sağ yanağıma?
Ah, bu son sigara.
Herkes hangi vebalı...
Nereye baksam gülen gözlerin vardı
Vaktinde göremediğim.
Ellerini uzattın, ellerimi uzattım.
Her gördüğümde kalbim bir gökdelenin tepesinde gibi
Ellerin..
Ellerin bir annenin elleri gibi.
Eminim annemin elleri de öyledir.
Ne umutlar vardı sevdiğim, geç kaldım.
Ne isyanlar vardı içimde, geç kaldın.
İyi biriymişim, öyle diyorlar.
Herkes eteğini indirebileceği birini ararken
Ben sevdiğim kadına çoraplarını giydirdim.
Bir cerrah nasıl ameliyat ederse hastasını
Ben de seni öyle sevdim.
Hayatta tutmak için, daha iyi etmek için seni
Dokunmaya kıyamadım, düşündüm her ihtimali
Sana zarar gelmesin diye.
Şimdi,
Her milimini ezbere bildiğim bedenini
Bana ışıl ışıl bakan gözlerini
Eller.. Ellerini.
Gözyaşlarımı silen ellerini.
Bana koşan kalbini unutmak zorundayım.
Artık sen
Her şeyini bildiğim, her şeyimi bilen
Gel deyince gelen git deyince giden
Tek kelime edemediğim, gözlerine bakmaya korktuğum
Bir yabancıdan ibaretsin.
Ben,
Buluttan...
Peki sevdiğim,
Zamanlarca uzaktaki bir bulut
Nasıl yağmur bırakır sağ yanağıma?
Ah, bu son sigara.
30 Temmuz 2015 Perşembe
18
Soluksuz bir gecenin ardından
Sonunda attım kendimi yatağa.
Ben bu yaşımda,
Bir beni attım yatağa.
Gözlerim kapanıyor,
Ve geçiyorum hayal dünyamdan başka bir dünyaya.
-İyi uykular.
Sonunda attım kendimi yatağa.
Ben bu yaşımda,
Bir beni attım yatağa.
Gözlerim kapanıyor,
Ve geçiyorum hayal dünyamdan başka bir dünyaya.
-İyi uykular.
Ünlem
Güneş doğuyormuş her sabah, göremiyorum.
Aydınlanıyormuş her yer,
Minik kediler güneşin altında kestiriyorlarmış.
Isıtıyormuş her şeyi.
Donuyorum!
Yaseminler varmış bahçelerde, fesleğenler...
Mis gibi kokarlarmış,
Yarin boynu gibi.
Ben, nefes alamıyorum.
Can çekişiyorum!
Sevgililer varmış her yerde,
Birbirlerine güzel sözler ediyorlarmış.
Yaşlılar mazilerini, gençler hayallerini dinliyorlarmış.
Aşk fısıldıyorlarmış.
Duyamıyorum!
Gülüyormuş tüm evren,
Neşe içinde dönüyormuş dünya.
İnsanlar şakalar yapıyormuş birbirine.
Ağlıyorum!
Bebekler gülerek doğuyormuş,
Evren her saniye milyarları doğuruyormuş.
Eşler birbirine
Ömür boyu yaşam sözü veriyormuş.
Ben...
Elveda!
Aydınlanıyormuş her yer,
Minik kediler güneşin altında kestiriyorlarmış.
Isıtıyormuş her şeyi.
Donuyorum!
Yaseminler varmış bahçelerde, fesleğenler...
Mis gibi kokarlarmış,
Yarin boynu gibi.
Ben, nefes alamıyorum.
Can çekişiyorum!
Sevgililer varmış her yerde,
Birbirlerine güzel sözler ediyorlarmış.
Yaşlılar mazilerini, gençler hayallerini dinliyorlarmış.
Aşk fısıldıyorlarmış.
Duyamıyorum!
Gülüyormuş tüm evren,
Neşe içinde dönüyormuş dünya.
İnsanlar şakalar yapıyormuş birbirine.
Ağlıyorum!
Bebekler gülerek doğuyormuş,
Evren her saniye milyarları doğuruyormuş.
Eşler birbirine
Ömür boyu yaşam sözü veriyormuş.
Ben...
Elveda!
Hangi
Kaç gece kaldı
Sana yeniden doya doya sarılmama?
Kaç kalp idam etmeliyim
Bizi masadan kurtarmak için?
Kaç kalem gerekir
Sana seni, bendeki seni anlatmaya?
Kaç orman heba edilecek daha
Seni kağıtlara sığdırabilmem için?
Kaç deniz dolacak daha
Yanaklarımdan akan sımsıcak ayrılıkla?
Kaçır sana belli etmeden kendini bana ve bil
Ayrı değil bu gördüğün ben sendeki benden.
Sana yazmıyorum
Sana yazıyorum sana belli etmeden.
Sen sana belli etmeden anla anlayacaksan
Sendeki benin bendeki senden çaresizliğini.
Sana yeniden doya doya sarılmama?
Kaç kalp idam etmeliyim
Bizi masadan kurtarmak için?
Kaç kalem gerekir
Sana seni, bendeki seni anlatmaya?
Kaç orman heba edilecek daha
Seni kağıtlara sığdırabilmem için?
Kaç deniz dolacak daha
Yanaklarımdan akan sımsıcak ayrılıkla?
Kaçır sana belli etmeden kendini bana ve bil
Ayrı değil bu gördüğün ben sendeki benden.
Sana yazmıyorum
Sana yazıyorum sana belli etmeden.
Sen sana belli etmeden anla anlayacaksan
Sendeki benin bendeki senden çaresizliğini.
29 Temmuz 2015 Çarşamba
Siyah
Bakmadın ki göresin, sarmadın ki sevesin beni.
Bu tek bir şanstı, aldın bunu ötelerine.
Baktım ellerine
Küçük, beyaz, anlamlı.
Tut istedim,
Gözlerinle göremiyorsan ellerinle sev diye.
Bu senin sınavın.
Bir tarafa beni, diğer tarafa siyahlarını
Koy bizi bir teraziye.
Eğer hafif gelirsem, yemin ederim gideceğim,
Eğer sana değmezsem, sigaranla söneceğim.
Bak bana, yak beni
Beni ateşinle onurlandır.
Kat ateşini sana parlayan yerlerime.
Sen bir güneş Eda'sıydın, adamın gökyüzünde
Soğuk, karanlık bir gecenin öncesinde.
Bu tek bir şanstı, aldın bunu ötelerine.
Baktım ellerine
Küçük, beyaz, anlamlı.
Tut istedim,
Gözlerinle göremiyorsan ellerinle sev diye.
Bu senin sınavın.
Bir tarafa beni, diğer tarafa siyahlarını
Koy bizi bir teraziye.
Eğer hafif gelirsem, yemin ederim gideceğim,
Eğer sana değmezsem, sigaranla söneceğim.
Bak bana, yak beni
Beni ateşinle onurlandır.
Kat ateşini sana parlayan yerlerime.
Sen bir güneş Eda'sıydın, adamın gökyüzünde
Soğuk, karanlık bir gecenin öncesinde.
Anaksa
Sigara çıkardım şimdi bir tane
Kağıda sarılmış kuru tütün
Kağıt topraktan
Tütün topraktan.
Yaktım sonra onu çakmakla.
Çakmaktaşı topraktan
Gaz topraktan.
Toprak yaktım bir dal
Toprakla,
Toprağa gideceksek de
Sebebi toprak olsun diye.
Kağıda sarılmış kuru tütün
Kağıt topraktan
Tütün topraktan.
Yaktım sonra onu çakmakla.
Çakmaktaşı topraktan
Gaz topraktan.
Toprak yaktım bir dal
Toprakla,
Toprağa gideceksek de
Sebebi toprak olsun diye.
Uzak
Bir ateş yanıyor uzakta, görüyorum.
Bir adam duruyor tenekenin yanında,
Ve bir ateş yanıyor yanında adamın.
Bir ateş yanıyor uzakta,
Ve gücünü aldığı güneş çok uzakta.
Yanıyor.
Bir güneş batıyor ufukta,
Ve bir adam sönüyor, ateşin ışığında.
Bir köpek havlıyor öte sokakta.
Ve aynı köpek susuyor bir kaç kilometre ileride.
Ne olduğunu bilmediğim bir köpek,
Ne olduğunu bilmediği bir şeye havlıyor,
Ne olduğumu bilmeyen bir sokakta.
Bir şehir, ağlıyor çok uzaklarda,
Şiirlerce insan ıslanıyor, şehrin gözyaşında.
Bir şehir ağlıyor bana,
Gözyaşı damlıyor tanımadığım insanlara.
Bir kadın, iç çekiyor, saatine bakıyor
Bir kadın, kadınım...
Ben çekiyor her solukta.
Ve bir adam.
Kalbim kadar yakında bana.
Yürüyor durmadan dört bir yana.
Bir adam,
Ne yöne yürürse yürüsün her adımda kadına yaklaşıyor
Çünkü kadın,
Her nefeste ben çekiyor.
Bir adam duruyor tenekenin yanında,
Ve bir ateş yanıyor yanında adamın.
Bir ateş yanıyor uzakta,
Ve gücünü aldığı güneş çok uzakta.
Yanıyor.
Bir güneş batıyor ufukta,
Ve bir adam sönüyor, ateşin ışığında.
Bir köpek havlıyor öte sokakta.
Ve aynı köpek susuyor bir kaç kilometre ileride.
Ne olduğunu bilmediğim bir köpek,
Ne olduğunu bilmediği bir şeye havlıyor,
Ne olduğumu bilmeyen bir sokakta.
Bir şehir, ağlıyor çok uzaklarda,
Şiirlerce insan ıslanıyor, şehrin gözyaşında.
Bir şehir ağlıyor bana,
Gözyaşı damlıyor tanımadığım insanlara.
Bir kadın, iç çekiyor, saatine bakıyor
Bir kadın, kadınım...
Ben çekiyor her solukta.
Ve bir adam.
Kalbim kadar yakında bana.
Yürüyor durmadan dört bir yana.
Bir adam,
Ne yöne yürürse yürüsün her adımda kadına yaklaşıyor
Çünkü kadın,
Her nefeste ben çekiyor.
Kırık
Şiirler okuyorum sabahlara dek
Sen seversin şiirleri.
Sen seversin diye yaşıyorum,
Sen okursun diye yazıyorum.
Ah bulut, çok özledim.
Bu öyle bir gurbet ki,
Kendi ülkesine giremeyen bir mülteci gibiyim.
Gelemiyorum kadınım.
Ben gelemesem de
Sen gitme olur mu?
Unut beni ama
Sana gitme olur mu?
Sen seversin şiirleri.
Sen seversin diye yaşıyorum,
Sen okursun diye yazıyorum.
Ah bulut, çok özledim.
Bu öyle bir gurbet ki,
Kendi ülkesine giremeyen bir mülteci gibiyim.
Gelemiyorum kadınım.
Ben gelemesem de
Sen gitme olur mu?
Unut beni ama
Sana gitme olur mu?
Salkım Söğüt
Elim kaleme gitti bu gece
Gözlerim kağıtlara...
Yer çekimine karşı koyamadı ıslak acılarım.
Oysa beraber ekmiştik o ağacı.
Oysa beraber büyüyecektik.
Beraber gülümsemiştik geleceğe,
Keder içinde.
Tekrarladı kehanet, şaşırtmadı.
Yıllar, yollar önceydi.
Aşkın doğduğu şehire iki fidan dikildi o gün.
İki kök salındı umutlu; çaresiz pislik içine.
Bilseydim Salkım Söğüt'ü
Aşık olur muydum?
Bilseydim aşkın ne demek olduğunu,
O gece balkonumda sarhoş olur muydum?
Kaçmak istedim her şeye koştum ben.
Beni o zamanlar tanısaydın, hani o..
O zamanlar işte.
Tutardın ellerimden.
Doğduğum günden bu yana böyle.
Ben, on dakika geç doğdum hayatıma.
Hayatımın aşkı on dakika önce geçti,
Şimdi sigaramı tüttürdüğüm yerden.
Huzura otobüsüm on dakika evvel kalktı.
Tanrı'nın yanına on dakika geciktim
Hiç mutluluk kalmamıştı.
Umutsuz var olamadım hiç.
Hiç kimsem olmasa,
Köpek sevme umuduyla çıktım sokağa.
Ama Tanrı varsa biliyor içimi.
Ben karagözlü mavi bir adamım.
Ben, böyle nasıl yaşarım.
Son bir kez dokunmak sana
Son bir kez bulut teni
Mutlu olalım demiyorum
Ne olur öldür beni.
28 Temmuz 2015 Salı
Bir Gökyüzü Masalı
En büyüğüydü.
Hayallerinin doruk noktasıydı.
Bir Anka kuşu.
O güne kadar gördüğü kuşlar içinden en güzeli
En mavisi.
Çok istedi onu.
Her şeyiyle istedi.
Ellerine dokunmak, sımsıkı sarılmak, doyasıya öpmek
Sadece onun olmak istedi.
Olmadı...
Anka kuşu yapamadı, pes etti gökyüzü.
Hüzünlerini saldı, ağladı ıslak ıslak dört bir yana.
Sonra...
Sonra yaralı, minik bir Serçe geldi birden.
Sildi gökyüzünün gözyaşlarını yanaklarından.
Sevdi Serçeyi gökyüzü.
Anka kuşunu hayal ederek onunla yaşadı bir süre.
Sarılırken, seyrederken, ellerini tutarken
Anka kuşunu düşündü hep.
Sonraları Serçe her şeyi oldu.
Hayatı oldu Serçe.
Ama yetemedi gökyüzüne.
Küçük kanatları saramadı tüm maviliğini.
Kovdu gökyüzü serçeyi
Fırtınalarda kanatları kırılmasın, ona zarar gelmesin diye.
Ve bir söz verdi kendine.
Ne olursa olsun bir gün dedi.
Bir gün...
Serçe kahroldu.
Kafesine döndü, gökyüzünü izledi her gün.
Gökyüzü Anka kuşuna kavuştu
Anka kuşu deliler gibi sevdi onu.
Farkına vardı sonunda gökyüzünün.
Sarıldılar, ellerine dokundular birbirlerinin.
Hoş sohbetler ettiler
Uyudular yan yana.
Gökyüzü gözlerini kapatıp Serçeyi koydu
Anka kuşunun yerine.
Onu hayal etti her an.
Olan hep gökyüzüne oldu.
Hiçbir zaman bir bütün olamadı yanında.
Hep bulutluydu, hep ağlamaklı.
Karardı her gece...
Hayallerinin doruk noktasıydı.
Bir Anka kuşu.
O güne kadar gördüğü kuşlar içinden en güzeli
En mavisi.
Çok istedi onu.
Her şeyiyle istedi.
Ellerine dokunmak, sımsıkı sarılmak, doyasıya öpmek
Sadece onun olmak istedi.
Olmadı...
Anka kuşu yapamadı, pes etti gökyüzü.
Hüzünlerini saldı, ağladı ıslak ıslak dört bir yana.
Sonra...
Sonra yaralı, minik bir Serçe geldi birden.
Sildi gökyüzünün gözyaşlarını yanaklarından.
Sevdi Serçeyi gökyüzü.
Anka kuşunu hayal ederek onunla yaşadı bir süre.
Sarılırken, seyrederken, ellerini tutarken
Anka kuşunu düşündü hep.
Sonraları Serçe her şeyi oldu.
Hayatı oldu Serçe.
Ama yetemedi gökyüzüne.
Küçük kanatları saramadı tüm maviliğini.
Kovdu gökyüzü serçeyi
Fırtınalarda kanatları kırılmasın, ona zarar gelmesin diye.
Ve bir söz verdi kendine.
Ne olursa olsun bir gün dedi.
Bir gün...
Serçe kahroldu.
Kafesine döndü, gökyüzünü izledi her gün.
Gökyüzü Anka kuşuna kavuştu
Anka kuşu deliler gibi sevdi onu.
Farkına vardı sonunda gökyüzünün.
Sarıldılar, ellerine dokundular birbirlerinin.
Hoş sohbetler ettiler
Uyudular yan yana.
Gökyüzü gözlerini kapatıp Serçeyi koydu
Anka kuşunun yerine.
Onu hayal etti her an.
Olan hep gökyüzüne oldu.
Hiçbir zaman bir bütün olamadı yanında.
Hep bulutluydu, hep ağlamaklı.
Karardı her gece...
27 Temmuz 2015 Pazartesi
Nisan 9
Son bir gece.
Gözlerin, dudakların, kalplerin birbirine kenetlendiği
Geçmişin, acıların, kinlerin içeri alınmadığı büyük bir cennet.
Her tarafta cennetin sıcak kokusu.
Ellerim belinde, kış ortasında iki elle tutulan kahve kupası misali.
Sıcak, ıslak.
Raks ediyor ellerim arasında.
Bir daha asla görülmeyecek bir düş
Ve bir daha asla tadılmayacak bin öpüş.
Yorgun dudakların karşı koyamamaları tüm bitkinliklerine.
Zıt kutuplar gibi.
Hiç ayrılmamak üzere
Her seferinde aynı umut ile
Ve her hayal kırıklığından yeni bir umut çıkararak.
Gözler gitme dercesine ısrarlı.
Sen yoksan cennet de yok!
Ya ikimize cennet, ya ikimize cehennem!
Ya hayat ikimize ya da sımsıcak ayrılık
Damlayan yanaklarımızdan.
Ya kızgın gözyaşı denizleri, kırgın ruh cesetleri
Ya da... Ya da rüzgarda savrulan sonsuzluğun külleri.
Anladık artık.
Her yol ölüm bize.
Her yol bir son ölü doğmuş ruhların hapsolduğu bedenlere.
Neden aynı zamanda ayrı yerdeyiz öyleyse?
Neden 9 şehre bereketli yağmurunu bıraktın da ruhuma fırtınalar şimşekler?
Neden bardaktan boşanırcasına yağmadın bedenime
Ruhumu sislerle sarmışken?
Gece
Gece. Herkes uyudu şimdi. Ve karanlık kalbini göğüs kafesinden çıkarıp gözlerinin önüne koydu, seni onunla yüzleştirdi. Diğer tüm gecelerde yaptığı gibi. İnsanlar korkarlar karanlıktan ve uyurlar geceleri. Haklılar da. Çok azı sahip olabilir gecenin bu armağanına. Ve yine çok azı bu armağanın kıymetini bilir. Dayanması zordur. Acıtır her yanını ama vazgeçemezsin. Kalbin hükmeder beynine, beynin reddeder kalbini. Ya gecelerin ikisini barıştırmakla geçer, ya kaçırırsın aklını kalbinin en ücra köşelerine, ya da kalp sana sadece kan pompalayan bir organmış gibi davranır. Sonunda yanarsınız hep birlikte. Ama bunu geceden başka kim umursar ki.. Bir yerden sonra gece buluşturur seni, beynini, kalbini. Birer dal sigara yakarsınız. Çıtı çıkmaz hiçbirinizin. Çoktan karışmışsınızdır geceye. Geldiğimiz ve gideceğimiz karanlığa...
Sonsuz
Uzun zamandır bekledikleri soğuk rüzgarın, beyaz bulutların, çiseleyen yağmurun altında buluştu adamla kadın. Kıyıya vuran dalgaların huzurlu sesini duyabilecek bir yer bulana dek yürüdüler, el ele. Sırtlarını dalgalara verip, bir kaldırımın kenarına oturdular. Kadın anlattı, adam dinledi. Susamıştı sanki onunla konuşmaya. Kadının rüzgarda uçan saçları adamın suratına çarpıyordu. O saçların kokusunu ciğerinin derinliklerine çekiyordu adam. Sonra elleri buluştu ikisinin, gözleri buluştu ardından. Derin bir sessizlik aldı etrafı. Ve ıslak dudaklar yapıştı birbirine. Ardından kadın her zamanki utangaçlığıyla kaçırdı gözlerini, adam gülümsedi. Hep böyle sevmeyi diledi adam. Hep onun kadını sevdiği kadar kadının da onu sevmesini diledi. Hiçbir şeyin sonsuza dek sürmeyeceğini bile bile sonsuzluğu bekledi kadından.
26 Temmuz 2015 Pazar
Şiir Üzerine
Şiir, yazanın değil yazdıranın marifetidir.
Şiir, güzel yazılmaz dostlarım; şiir yaşandığınca güzeldir,
ve yaşanmadığınca.
Şair kalemdir yalnızca, şiiri yazan o kalemi tutandır.
Ve dostlarım, kalem hep yazardan önce tükenir.
ve yaşanmadığınca.
Şair kalemdir yalnızca, şiiri yazan o kalemi tutandır.
Ve dostlarım, kalem hep yazardan önce tükenir.
Kalemleri tüketmeyin.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)