Son bir gece.
Gözlerin, dudakların, kalplerin birbirine kenetlendiği
Geçmişin, acıların, kinlerin içeri alınmadığı büyük bir cennet.
Her tarafta cennetin sıcak kokusu.
Ellerim belinde, kış ortasında iki elle tutulan kahve kupası misali.
Sıcak, ıslak.
Raks ediyor ellerim arasında.
Bir daha asla görülmeyecek bir düş
Ve bir daha asla tadılmayacak bin öpüş.
Yorgun dudakların karşı koyamamaları tüm bitkinliklerine.
Zıt kutuplar gibi.
Hiç ayrılmamak üzere
Her seferinde aynı umut ile
Ve her hayal kırıklığından yeni bir umut çıkararak.
Gözler gitme dercesine ısrarlı.
Sen yoksan cennet de yok!
Ya ikimize cennet, ya ikimize cehennem!
Ya hayat ikimize ya da sımsıcak ayrılık
Damlayan yanaklarımızdan.
Ya kızgın gözyaşı denizleri, kırgın ruh cesetleri
Ya da... Ya da rüzgarda savrulan sonsuzluğun külleri.
Anladık artık.
Her yol ölüm bize.
Her yol bir son ölü doğmuş ruhların hapsolduğu bedenlere.
Neden aynı zamanda ayrı yerdeyiz öyleyse?
Neden 9 şehre bereketli yağmurunu bıraktın da ruhuma fırtınalar şimşekler?
Neden bardaktan boşanırcasına yağmadın bedenime
Ruhumu sislerle sarmışken?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder