En büyüğüydü.
Hayallerinin doruk noktasıydı.
Bir Anka kuşu.
O güne kadar gördüğü kuşlar içinden en güzeli
En mavisi.
Çok istedi onu.
Her şeyiyle istedi.
Ellerine dokunmak, sımsıkı sarılmak, doyasıya öpmek
Sadece onun olmak istedi.
Olmadı...
Anka kuşu yapamadı, pes etti gökyüzü.
Hüzünlerini saldı, ağladı ıslak ıslak dört bir yana.
Sonra...
Sonra yaralı, minik bir Serçe geldi birden.
Sildi gökyüzünün gözyaşlarını yanaklarından.
Sevdi Serçeyi gökyüzü.
Anka kuşunu hayal ederek onunla yaşadı bir süre.
Sarılırken, seyrederken, ellerini tutarken
Anka kuşunu düşündü hep.
Sonraları Serçe her şeyi oldu.
Hayatı oldu Serçe.
Ama yetemedi gökyüzüne.
Küçük kanatları saramadı tüm maviliğini.
Kovdu gökyüzü serçeyi
Fırtınalarda kanatları kırılmasın, ona zarar gelmesin diye.
Ve bir söz verdi kendine.
Ne olursa olsun bir gün dedi.
Bir gün...
Serçe kahroldu.
Kafesine döndü, gökyüzünü izledi her gün.
Gökyüzü Anka kuşuna kavuştu
Anka kuşu deliler gibi sevdi onu.
Farkına vardı sonunda gökyüzünün.
Sarıldılar, ellerine dokundular birbirlerinin.
Hoş sohbetler ettiler
Uyudular yan yana.
Gökyüzü gözlerini kapatıp Serçeyi koydu
Anka kuşunun yerine.
Onu hayal etti her an.
Olan hep gökyüzüne oldu.
Hiçbir zaman bir bütün olamadı yanında.
Hep bulutluydu, hep ağlamaklı.
Karardı her gece...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder