11,059

30 Eylül 2017 Cumartesi

Esrik Adamın Hikayesi

Ülkenin kuzeyinde,
Tren raylarının sesi içinde,
Dört duvar arasında,
Tanrıya şirk koşacak denli yalnızlaşan bir adam yaşarmış.

Nerdeyse hiç çıkmazmış dışarı,
Kapı arasından alırmış yemeğini.
Kitap okurmuş, müzik dinlermiş,
Perdenin arasından dışarıyı izlermiş.
Arka balkonuna konan kumruları heyecanla beklermiş,
Onların adama baktıkları gibi, adam da onlara bakarmış,
Yan yan.

Bir gün, adamın tayini çıkmış.
Ülkenin en batısına…
Almış bavulunu,
Tanrı'ya bir selam çakmış, çıkmış yola.
Yolculuğunun üstünden çok geçmemiş ki,
Orda da kendisine bir dört duvar bulmuş.


Bazen aynanın karşısına geçer
Sohbet edermiş.
Tanrı da boş durur mu, muhabbetlerini artırırmış,
Kendisine denk birinin olmaması,
Onun da işine gelirmiş tabi.

Vurgun yemeye alışık olduğundan,
Sadece büyük vurgunlarda çıkarmış evden bizim adam.
Babası ölse, çıkarmış mesela.
Ama babası,
Hiç ölmezmiş.

Bir gün, vurgun yemiş.
Ne kadar büyük bir vurgun diye sorarsanız,
Tanrı bu vurguna da pek sevinmemiş.
O denli büyükmüş.

Bizim adamı kim, nasıl sever,
Ben bile şaşırıyorum hala.
Ama, biri sevmiş işte,
Güzel de biri sevmiş.
İnanır mısınız, öyle biri sevmiş ki bizim esrik adamı,
Öyle güzel, öyle bilgili, öyle sıcakmış ki,
İlginç yahu.


Bizim adamın esrikliği buradanmış işte,
Kadehten bir yudum alıp sarhoş olan genç oğlanlar gibi, Kadından bir yudum almış,
Sonrasını ben bile hatırlamıyorum.

Esrik adam!
Senin için, geleceğe bir not;
Tıpkı bugünkü gibi,
Seni neden sevdiğini hiç anlayamayacaksın.
Malum,
Sen,
Esrik Adam'sın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder