11,059

16 Kasım 2015 Pazartesi

Islak Çocuk

Özetle anneciğim, burada her şey bok gibi.
Özetlersek eğer; hayatımızı özetlediler.
Bazılarının nasıl öleceği dahi doğduğu günden bilinirmiş,
Biz de bilindik anneciğim.
Eğer her şeyi özetlemek gerekirse,
Geriye sadece kağıt ve kalem kalıyor.

Bizim hayatımızı biz daha doğmadan diktiler anneciğim.
Bizim mezarımızı biz daha ölmeden kazdılar anneciğim.
Bizim cenaze namazımızı,
Biz "daha ölmedik, yaşamak istiyoruz, çıkarın bizi bu tabuttan" derken,
Afiyetle kıldılar anneciğim.
Gerçekler bu kadar açıkken, hayat sadece bir kurgu,
Kafasında yaşlı bir çocuğun ve kulaklarında hayali bir anneciğin.

Hayalimde Ankara

Yıllarım yollara dönüşüyor gözlerimin önünde
Gözlerim, seni görüyorlar, izliyorlar ağır ağır
Yollarım, sana çıkıyorlar, yollarım yollara
Hayalim ellerin, hayalim yolların,
Hayalimde Ankara.

Yıllarım yollara dönüşüyor gözlerimin önünde
Trafik lambalarını sayıyorum,
Kaç kavşak geçti sana aşık olduğum yerden
Sayıyorum.
Yan koltukta çantam, cüzdanımda bolca para
Hayalim hoş sesin, hayalim gözlerin,
Hayalimde Ankara.

Yıllarım yollara dönüşüyor gözlerimin önünde
Ben uzun bir adamım, pek sığmam otobüslere.
Yine de geçiyor işte saatler,
Yine de geliyorum iki büklüm, sana
Hayalim gözlerin, gözlerinde gözlerim
Hayalimde Ankara.

Yıllarım yollara dönüşüyor gözlerimin önünde
Bir kaç saatimiz kaldı bir kaç saatimize.
Bilirsin, sen varken, bir ömür bir kaç saat gelir
Sen varken, bilirsin, en sert çelik pamuk gelir..
Az sonra hayallerim gelir, kadınım sevgilim olur gelir..
Bize iyi gelir Ankara.



Bir Çarşamba Sabahı


Saat sabah yediye beş var.
Ben, yine yazıyorum,
Bu sefer kafamdan.
Ben, yine kafamda yaşıyorum bu aralar.
Yine evimdeyim,
Ben yine ev hapsindeyim.
Bu sefer odamda değil kapının önünde oturuyorum
Başımı kapıya yasladım.
O kapının açılıp kafama çarpmasını ümit ederek,
Ve asla açılmayacağını bilerek burada oturuyorum.
Bu yazdıklarım, bu konuşmalar..
Hiçbir şeye etki etmeyecek biliyorum.
Ama ben yine de hepsini sana biriktiriyorum.

Bugün hafta içi
Bugün günlerden çarşamba..
Bugün saat dörtte, belki
Belki bir ayak sesi,
Belki bir kapı gıcırtısı,
Belki bir gölge, evimin içinde,
Belki bir ses;
Adam! Adam.. diye belki bir ses..
Ama biliyorum
Ve ilk defa bir şeyi bildiğim halde gerçek olmadığına bu kadar inanıyorum,
Bununla yaşıyorum.

Şimdi elimde bir sigara
İleride oğlumun içmesine izin vermeyeceğim bir dal sigara.
Şimdi aklımda ileride olmayacağını bildiğim bir çocuk.
Şimdi aklımda o çocuğu hiç sevmeyecek olan bir anne, bir baba.
Şimdi aklımda, şimdi aynanın karşısında, şimdi kapının önünde,
Asla çocuğu olmayacak bir adam, asla baba olamayacak bir adam.
Şimdi bir çakmak,
Şimdi yanan bir sigara,
Şimdi...
Sönen umutlar.

Şimdi yargıçlar, kafamda.
Şimdi başlangıçlar..
Hepsi, bütün anılar
Bütün o anılar.
Hala bitmediğini sandığım,
Bittiğini bile bile bitmemiş gibi yaptığım,
O kadar, o kadar şey.

Saat sabah yedi, odamda ışık
Evde yanan ışıklar.

İki kişilik bir yatak
Odamın duvarlarında posterler, yazılar, fotoğraflar,
Sen!
Her gün odama girdiğimde tek tek baktığım posterler.
Kafaları sağa dönmüş mü, sola dönmüş mü diye incelediğim o kadar surat.
Bunca takıntı.
Karanlıkta kalamayan,
Ama yirmi yıldır karanlığın içinden çıkamayan bir adam.
Hayaller..
Bütün hayatını mahvederken, tek bir hayal için
Bütün hayatını güzelleştirmeye çalışan bir adam.

Dakikalardır boşa konuşulan bunca kelime
Yıllardır,
Yıllardır huzura ulaşamayan iki ruh..
Samsun..
Bu ev,
Bu oda,
Bu anılar.
Bu fotoğraflar, her yerde!
Bu kitaplar.
İçlerinde yazan binlerce kelime,
Altları çizilmiş binlerce cümle..
Bu koku!
Aylardır bu odaya hiç girmeyen,
Ama burnumdan hiç silinmeyen bu koku.

Ve biten bu şarkı.
Ve haliyle biten bu kayıt.
Ve bu kayıt bittikten sonra da,
Hala konuşmaya devam edecek olan bir adam.

Gün Gelecek

Gün gelecek, özleyeceğiz.
Gün gelecek sokaklarda, koşa koşa..
Gün gelecek arayacağız, her köşebaşında..
Gün gelecek utanacağız, boşa geçmiş yıllara..
Gün gelecek geleceksin, geleceğiz bir araya.
Gün gelecek, seveceksin; yeniden ve daima sonsuzluğa.

Bir Dal Hayat Bir Kupa Umut

Yatıyorum kanepede, önümde kağıtlar, kitaplar.. Kahvem bitmiş. Elimi küllüğe atıyorum, sigara yok. Ama vardı biliyorum. Düşmüş mi diye bakıyorum, yok. Sonra bakıyorum pakette onsekiz dal, küllükte iki izmarit. Kalkıyorum kahve yapmak için. Kahveyi bardağa döküyorum, biraz televizyona bakıyorum, aklıma geliyor; sigaramı içeyim boşa yanmasın. Küllüğe bakıyorum, sigara yok. Az önce yaktım. Yakmadım mı? Bu duman az önce yaktığım sigaranın mı?

Hayatıma bakıyorum. Elimi hayallerime atıyorum. Hala bir umut var. Bakıyorum, vardı. Vardı umut. Nerde? Bitirdim mi onu da? Öyleyse bu kahve kokusu ne? Hayat, az önce sigaramın ucunda mı söndü? Kahvem, umutlarımın üzerine mi döküldü? Bilmiyorum. Bir dal hayat yakıyorum, bir kupa umut içiyorum. Bitene kadar buralardayım. Hoşçakalın.

Bana Bir Şiir Yaz

I.
Bana bir şiir yaz.
Bir sözün var, hatırla.
Küllerimi bir fidanın dibine dökmeden önce
Beni bir kağıda dök.
Ölmekten değil silinmekten korktum hep.
Benden nefret etmenden değil,
Sıradan bir insan gibi gülümseyip elimi sıkmandan.

Bir şiir yaz bana.
Henüz arkadaşken, saatlerce izlerdin beni
Kirpiklerimi güzellerdin.
Çirkin bir adam en fazla ne kadar sevilirse
O kadar severdin.
Bunları yaz.
Sigara içişime bir mısra karala,
Çimenlere uzanıp müzik dinleyişime de
Yürekten bir tane.

Bırak ölçüyü.
Heceyi, aruzu, redifi, kafiyeyi..
At hepsini!
Gözlerime bak yüzlerce kilometreden
Ne zaman boyun eğdik ki kurallara!

Bana bir şiir yaz kadın.
Üzmek istemiyorum seni, çok da uzatma..
Bin damla gözyaşım için bir dize yaz.
İstiyorum ki hatırla beni ara sıra.
Kıştan kışa,
Ve tramvay duraklarında
Bazen severken bir sokak köpeğini
Ya da bir hastane odasında
Kucağına aldığında bebeğini,
Kendini üzmeden, kimseye belli etmeden hatırla beni.

Bana bir şiir karala.
Hiç doğmayacak çocuğumuzdan bahset
Doğmuşçasına.
Bol bol virgül koy,
Nokta konmuş her bir anının hatırına.
Bir kaç damla düşür üzerime
Gözlerin gibi bulutlansın siyah mürekkep.
Ellerine bulaşsın çığlıklar.

II.
Geç aynanın karşısına burnunu çeke çeke
Yıka yüzünü kimse görmeden.
Eşin ne oldu diye sorarsa,
Seni çok özledim, de bana,
Koş! Sarıl!

Bir şiir yazdın bana.
Okuma sakın ikinci kere.
Anıların kötüsü olmaz,
Ki olsa, benim dışımda,
Ellerinden kötü bir şey çıkmaz.
Katla ıslak kağıdı,
Bir Cemal kitabının on beşinci sayfasına koy.
Asla açma o kitabı, uzaktan bak
Çocuğuna oku vakti gelince
Masal olarak.

Bir şiir yaptın beni.
Kadın,
Unutma.
Kimse görmedi seni
Utanma.
Beni yağmurlu kaldırımlarda sakla.
Sevme beni, alışığım buna,
Kadın.

Ama tut sözünü.
Ben unutmadım ismini,
Sen de kırk yaşına geldiğinde,
Elindeki kupalardan birini dök
Can bulduğum söğüt ağacına..

4 Kasım 2015 Çarşamba

Nalbur Usta

Çiviler çıktığı anda yığıldım yere.

Çatlaklardan oluk oluk akan kan,

Bir kelimeye daha takati kalmayan ses tellerim..

Yüzüme bakan manga dolusu insan.

Ayakları altında gururum, onurum,

Kederim.

Dağıldı sonra etten iskeletler,

Dağıldım ben de tabi.

Geçti, dedi nalbur usta. Kalk haydi ayağa. 

Kalktım ben de tabi.

Ben bazen dağınık kalkarım.

Gel dedi, ılık bir çorba vereyim sana

Verdi de hani, hakkını yememek lazım.

Vay zalimler, dedi nalbur, demek bunu yaptılar sana

Baktım gözlerine, gerçek vardı.
Gerçekten de o yapmıştı,

Ellerime çivileri nalbur usta çakmıştı.

Bozmadım.

Öyle, dedim. Zalimler…

O günden beri

Tüm zalimler, kaybeden

Tüm dostlar, kan şairi derler.

O günden beri aklımda bir şelale

Dilime akan. 

O günden beri cebimce iki paket

Ciğerimi yakan.

Var git evine, dinlen, dedi nalbur usta.

Kekeledim.

Evim. 

Var mı benim evim, dedim.

Gülümsedi, bir kağıda bir şeyler yazdı,

Bana verdi. 

Var, git evine dinlen, akşama gelirim, dedi.

Kafam karıştı ama sorgulamadım.

Akşam oldu, geldi nalbur usta.
Açtım kapıyı, hoş geldin dedim.

Konuşmadı, ağır ağır girdi tek göz odaya.
Önce bir tutam saç çıkardı paltosundan,

Başına koydu.

Bir tutam sakal aldı yanağından,

Paltosuna koydu.

İki tutam can aldı benden,

Ellerime koydu.

Tuttu ellerimden. Gel sevgilim, dedi. 

Beni şehir meydanına götürdü.

Tahtadan bir duvar gösterdi bana.
Yaslan, aç kollarını, sarılacağım sana, dedi.
Nalbur ustaya o gece, orada aşık oldum.

Ben bazen tam o gece, tam orada aşık olurum.

Kapa gözlerini, dedi. Açtım gecemi. 

Canlarım ellerimde, canıma katılan karşımda. 

Sonra ellerimde bir ıslaklık, yine de aralanmadım

Yine de bakmadım.

Aç şimdi, dedi.

Baktım,

Gördüm,

Anladım.

Güneş doğdu, tam tepeme geldi.

Nalbur ustam, kadınım, celladım…

Hoş geldin, dedi. Gecene hoş geldin..

Önce bir tutam saç aldı başından,
Paltosuna koydu.

Bir tutam sakal aldı paltosundan,

Yanağına koydu.

Bağırdım, haykırdım, ağladım.

Sesimi duydular, beni duymadılar.

Toplandılar başıma.

Küfürler, hakaretler, bağrış, çağrış.

Dayanamadı nalbur usta, acıdı bana.

Yeter! Dedi.

Hangi zalim yaptı bunu ona!

Yaklaştı ve çıkardı çivileri yaşlı gözlerle.

Çiviler çıktığı anda yığıldım yere.

14 Eylül 2015 Pazartesi

Geçmişin Gölgeleri

Bu kavga seninle değil,
Seninle olsa, benimsin der tutardım ellerinden.

Bu kavga, ödülü sen.
Bu kavga, beni.
Bu savaş, bitirdi beni.
Bu öfke, yaralar bizi.
Bu hayat, ters yönde.
Bu şans, bir seferlik.

Ve bu şans, gölgelere..

Benimle

Islak senelerden biriydi
O sene kalanlar teknesinden bir gemi gitmişti
Oturduk yan yana, birbirimizi tanımadan
Koyulduk aynı yola, yüzümüzü bile görmeden.
Çünkü sana aşık olacaktım
Aşık olacaktım sana ki bu yüzden toplanmıştı koca panayır.
Sana aşık olacaktım çünkü 2013 yazında ülkem ilk kez seven bir çocuk gibiydi
Sokaklar göz yaşartan bir aşkla doluydu,
Biz bir olalım diye.


Ödüm kopardı düşeceksin diye
Sana yakın elimi hayatta atmazdım cebime.
Sen bir hayranlıkla bakardın bana,
Kahramanın gibi
Ben bir şefkatle sana,
Kızım gibi.


Demiştim ki, ben bu kadınla evleneceğim!
Bir o bir de erkek çocuğum,
Ve yok önemi gerisinin.


Bilirdim ki sokaklarda gezen bir ayyaş olsam
Yine de gelirdin benimle.
İşim yoktu parayla
Yaşayacak kadar yemek ve sigaram..
İşte bu yüzden aşık oldum sana.
Çünkü o yaz, bir nefes aldım sigaramdan fazla.
İşte bundandır ki şöyle dedim,


Madem kadınım benimle,
Madem ölüme gelir benimle,
Madem kuru ekmeği paylaşır, yine ses etmez,
En güzelini yaşamalı o halde.
O halde sarılmalı ki hayata,
Verebileyim karşılığını bu sonsuz sevginin.

2 Eylül 2015 Çarşamba

Ölü

Bu gece sana yazmalıyım.
Her gece daha derine inerken, bir gecelik tatil.
Bende tatiller ıslak geçer, ellerim titrer, bilirsin.
Sesler, her yerdeler.
Bunu ancak kendine yapabilirdi insan
Ve Tanrı, öz evlatlarına...

Kendimi öksüz bıraktım
Kendimi kimsesiz bıraktım
Kendimi dostsuz bıraktım
Her şeyim vardı, çöpe attım.
Ben yaptım.
Beni sensiz bıraktım!
Aşksız bıraktım..

Ben yaptım..
Ben.

Şimdi ne evim var, ne şehrim
Ne kadınım var, ne de ben adamım.
Her hatıra burada
Yargıçlar.
Ben, ölüyorum
Ben
Ben yaptım,
Ben yaptım.

Üşüyorum, sıcağım.
Gidiyorum, benim olmayan her yere;
Her yere.
Sigarayı yanıyorum,
Sönüyorum.

24 Ağustos 2015 Pazartesi

Anlıyorum

Ve belki de bu gece erkenden uyumasaydın,
Beraber yıldızları seyredebilirdik.
Ah, doğru ya; artık öğrendim.
Siz erken uyumuyorsunuz,
Ben geç uyuyorum.
Ve artık biliyorum,
Geceden çaldığınız kadar gündüzden çalıyorum.

Bazen anlıyorum.
Anladığım her şey bir keseye gidiyor.
Keseyi açıyorum, içi bomboş.
Avuçlarıma bakıyorum,
kuşları gökyüzüne bırakıyorum.

Anlıyorum.

21 Ağustos 2015 Cuma

Pasta Süslemeleri

Markete gittim az önce.
Rafta o pasta süslemelerini gördüm.
Bir pasta süslemesi ne getirir ki insanın aklına?
Belki küçük ama sımsıcak bir ev gelir aklına.
O evde yaşayan bir erkek bir de kadın gelir.
Büyük bir aşk gelir aklına,
Tüm dünyayı hiçe sayıp o evde huzuru bulan
İki insanın aşkı gelir.
Kadının çocuklarıyla beraber süslediği çikolatalı pastalar gelir..
İşten yorgun argın gelip karısına sanki gurbetten, Askerlikten gelmiş gibi sımsıkı sarılan,
huzuru bulan bir adam gelir.

Bir pasta süslemesi,
Koca bir markette,
Gecenin bu saatinde,
Ne hayaller kurdurur insana..

16 Ağustos 2015 Pazar

İçtim Ben Biraz

Burcu geldi aklıma. 1. Sınıfta sevdiğim kız. Eğer o gün, 7 yaşında  bir çocuk sevdiği kızın karşısında altına işemeseydi, bu gece çok daha  farklı olabilirdi mesela. Bu gece Burcu'ya içiyorum. Bu gece Halit Uluç  İlköğretim okuluna, her gün dayak yediğim ve sayesinde dayak atmayı  öğrendiğim Şahan'a, 8 yaşımdayken tasomu çaldığı için ilk küfürümü  ettiğim, annesine orospu dediğim Muhammet'e içiyorum. Nisanlar  hüzünlüdür hep. Bu gece, 23 nisan gösterisine aylarca hazırlanıp 22  nisanda okul değiştiren küçük bir çocuğa içiyorum. Bu gece, büyüdüğünde  istediği hayvan olabileceğini sanan, köpek olmak için büyümek isteyen,  ağzında dişi olmayan bir bebeğe içiyorum. Bu gece Antalya/Konyaaltına,  Sivas/Yıldızeline, Samsun/Saadet Caddesine içiyorum.  Bu gece Cedit  mahallesine de içiyorum. Bu gece 12 yıldır ev numarası aklımdan hiç  silinmeyen ilk arkadaşım Hasan'a içiyorum. Ben bu gece, asla sigara  içmem diyen, astım hastası, tırnakları sapsarı bir adama içiyorum.  Siyahıma, Yeşilime, hatta Mavime bile içiyorum. Leonard Cohen'e bu  geceyi lütfettiği için, Axl Rose'a bana sevmeyi öğrettiği için, Frank  Sinatra'ya saygıyı öğrettiği için, Jon Bon Jovi'ye hayat gayemi  öğrettiği için içiyorum. Tüm umutlarıma. Ben bu gece; Yıllar boyu  ağlamış bir kadına, yıllar boyu ağlamamış bir adama içiyorum. Ben bu  gece 10 yıl birbirini görmeden, duymadan, sağ mı-ölü mü bilmeden  hayatlarına devam eden, birbirinin ismini asla anmayan, ama birinin  yanında diğerinin konusu açılınca gözleri yağmurlara boğulan iki insana  içiyorum. Ben bu gece, geleceğime içiyorum. Unutamadığım her şeye, her  an düşündüğüm onca şeye, bana bu ödülü ehliyetim olmadan veren Tanrı'ya  içiyorum. O bana günah yazıyor, ben onun da şerefine içiyorum. Hayat tek  seferlik. Zıvanayı fazla deldik. Şimdi ne koyarsak suya düşüyor.

14 Ağustos 2015 Cuma

Erkek Adam

Erkek adam nedir bilir misiniz dostlarım?
Erkek adam, hatun kadın gibidir.
Kadının hatun olanı gibi, erkek, adamsa erkektir.

Erkek ağlar dostlarım.
Herkes ağlar.
Ama siz siz olun, erkek adamı kadını için ağlatmayın.
Erkek adam çekinir, utanır insanların içinde ağlamaya.
Siz siz olun yalvartmayın onu.
Gururludur.
Bir hatunu için ağlar, yalvarır.

Saçmalamayın be!
Eşit midir erkekle kadın?
Yapmayın dostlarım.

Kadın konuşur, erkek dinler.
Siz siz olun, erkek adamı kadınından fazla konuşturmayın.

Eşit midir erkekle kadın?

Kadın dostlarım...
Kadın keser saçlarını, bir daha kimse koklamasın diye.
Kadın incindikçe yükselir.

Erkek,
Dostlarım erkek,
Sakallarını uzatır, bir daha kimse yanağını öpemesin diye.
Erkek incinmez.
Gururu vardır erkek adamın, utanır.

Kadın uzadıkça keser saçını,
Erkek, uzadıkça sakalı, kadını düşünür.
Erkek adam, sakalını sıvazladıkça düşünür,
Kadının unutmak için kestiği saçını.

Siz siz olun benim dostlarım,
Erkek adamı karartmayın.

Erkek adam yatağında öldürmez vaktini.
Erkek adamın yatağı her yerdir
Bankta da uyur, koltukta da, yerde de.
Erkek adam uyumaz, uyuyakalır zaten.
Bir kadınıyla ısınır yatağında.
Erkeği, adam olan erkeği kadını bağlar yatağına.

Siz siz olun dostlarım, aman ha,
Siz erkek adamı yatağına hapsetmeyin.
Bırakın yatsın parklarda, ama yanınızda uyusun.

Erkek adam,
Dostlarım erkek adam,
Her şeyi yapar kadınım dediği için.
Evli olmak için aynı evde yaşamak mı gerekir?
Erkek adam imza atmadan da evlenir.
Erkek adam bir kere sever dostlarım.

Siz siz olun, o tek şansı heba etmeyin.
O kendini yitirir, siz onu yitirmeyin.

Erkek adam, kadını mutlu olsun diye her şeyi yapar.
Erkek adam, öldürür de kadını için.
Ölür de yeri gelince.
Ama dostlarım, sakın,
Siz ona kendisini öldürtmeyin.

Erkek adam, erkek sözü verir.
Bir kere verilir o söz.
Serttir, taştandır.
Sözün erkekliği, erkeğin adamlığındandır.
Bir erkek hayalleri üzerine söz verdiyse,
Dostlarım,
Ne olursunuz, tutun,
Bir erkeği hayalsiz bırakmayın.

Siz dostlarım.
Siz siz olun, bir erkeği adam etmeye çalışmayın.
Siz, siz olun,
O erkek adam olur
Unutmayın!

12 Ağustos 2015 Çarşamba

Gar Durağı

O gece sabaha kadar yerimde duramamıştım.
Bir sinema filmine iki biletim vardı
Ve biliyordum, bir hayata da.
Filme girdik, uykum vardı,
Huzurum da.
Ellerin ellerimde uyuyakalmadan önce,
Saatlerce düşündüm göz göze geldiğimiz sekiz saniyede.
Loş perde ışığı ve boş silah sesleri arasında,
Öpmeli miydim dudaklarından?
Öpmedim.
İşte tam da bu yüzden sevgilim,
Seni ilk öptüğümde sigara içmesini öğrendin.

Alaska Makinisti

Sadece makinistiyle kalktı Alaska treni.
Tren unutur da makinist unutur mu hiç gideni?

Kehanet

Hayır, kabul etmiyorum.
Hayır.
Bu mümkün değil.
Benden kalbimi söküp sana vermemi istiyorsun
Seni benden alıp gidiyorsun, hayır.

Her saniyesi aklımda o günün
Öyle bir ağladım ki Tanrı bile acıdı halime.
Sen, ağlama dedin.
Ağlama...
Sen, bir çocuğun elinden emziğini aldın.

Hep güçlü göründüm
Hep odamın kapısına yaslanıp ağladım.
Ama sen,
Sen yaşlı çocuğu kürtajla aldın kalbinden.
Şimdi en üzgün insanların karşısına geçip
Ağlıyorum halime.
Gülüyorlar beni görünce,
Kendi hallerine.

Benden gidebileceğini sanıyorsun ya,
Bizi bu kadar basit görüyorsun ya,
Bir kehanet karalıyorum yanılgılarına.
Bir kader yazıyorum, Tanrı'nın evlatlarına.

Başımıza ne gelirse gelsin,
Ne olursak olalım.
Sen benim yanında yaşlanacağım kadınsın.
Sana bir şey olursa ben,
Ağacının başında yaş'lanacak adam...

Sen çocuğumuzun annesisin.
Sen çocuğumsun ve annemsin.
Sen bensin
Sen,
Bu güne kadar öğrendiğim her şeysin.

10 Ağustos 2015 Pazartesi

Geçmiş

Hiç bilmediğim bir şehirde,
Yüksek katlı bir apartman dairesinde.
Üşüyen kulaklarımın soğuğu gözlerimi titretirken
Kazağımın kolları avuç içlerimi kaplıyor.
Birden irkiliyorum dışarıdan gelen bağırışlarla.
Kitabımı koltuğun kenarına bırakıyor,
Pencereye yürüyorum meraklı gözlerle.
Alışmışız tabi kavgaya gürültüye...

Perdeyi aralıyorum,
Aşağıda top oynayan çocukları görünce.
Tek dertleri ağaçların arasına kaçan topu almak.
Umurlarında değil para, hayat, aşk.
Dertleri eve ekmek götürmek değil,
Yemeğin yanında ekmek yememek.

Neden bakıp gülümsüyorum onlara?
Yo, hayır.
Kıskanmak değil bu.
Bunun adı yok.

Şimdi çağırsalar beni, hayır yerler çamur
Üstüm kirlenir.
Mutluluğumu giysilerimin temizliğine karşılık takas ederim.
Temiz giysiler, pis vücutlar...

Şimdi deseler ki, çocuk olmak ister misin?
Hayır.
Ben çocuk olmak istemem, çocuk kalmak isterim.
Büyüdüğünde neler olacağını bilen bir çocuk
Günde kaç doz antidepresanla gömebilir kendini?

Ben şair değil, bir şiirim.
Tertemiz kağıdı siyah mürekkebiyle kirleten bir şair
Dünyaya ne katabilir ki?

Neden çocuklara gülümseyerek baktım
Anlıyor musun şimdi?
Çünkü,
O çocuklar, benim.
Yıllar sonra görüşmek dileğiyle...

Senli

Benim dünyamda bulutsuz havalarda yağmur yağar,
Bulutlu havalarda güneş açar.
Bulutlar bir güneş gibi açar...

9 Ağustos 2015 Pazar

Yarım

Bir mum yaktım bu gece.
Sönen bir ruhun,
Eriyen bir bedenin dünyaya isyanı.
Bir mum.
Hangi acılar sığar ki bir mumun alevine?
Kaç damla gözyaşı söndürür bu ayaklanmayı?

Ben sensiz olamadım.
Ben yok sayıyorum pastamdaki yirmi mumu.
Ben uyurken kendi elimi okşuyorum seni düşünerek.
Ben her gece,
Seni yaşatıyorum kendimi öldürerek.
Her saniye cehennemde yanıyorum
Sana taptığımdan.
Şirk koşuyorum tanrıya
Sana koşamadığımdan.

Oturuyoruz dostlarla,
Ben susuyorum
Sana.
Sense hala susuyorsun,
Tek kelimenle hayatı bahşedebilecekken.
Ellerim titriyor sigaramı ağzıma götürürken.
Ellerim, sensizler.
Ben unutsam onlar unutmazlar seni.
Kaldı ki,
Dünya unutsa,
Tanrı unutsa,
Ben unutmam seni.

Artık hayat bir çelişki.
Geçmiş yârim,
Bugün yarım.
Yarın...
Yarınlar bizim.

8 Ağustos 2015 Cumartesi

Baht

Tanrıyı bile çıkardım hayatımdan
Yalnız senden medet umdum,
Yalnız sendin umudum.

Sual

Aşk mı bu yaşadığımız,
Yoksa yaşamadığımız için mi kendimizi aşık sanarız?
Her nefeste aşkı hissettiğimizden mi bu denli kör gözlerimiz,
Yoksa nefes alamadığımızdan mı aşka hasret benliğimiz?
Aşık olduğumuzdan mı bu denli aptalız,
Yoksa aşka olan hasretimizden mi?
Kim bilir..

7 Ağustos 2015 Cuma

Bayrak Yarışı

Bir sabah çok çok önceleri
Anlatıldığı kadarı var, anlatıldığı belirsiz
Bir sabah sabah ezanına doğru
Bir umut, bir belki, bir şey oldu
Masum sandı aldı kucağına yaşlı adam
Güldü takma dişleri yokmuş gibi

Bilseydiniz yapar mıydınız?
Bana yine öyle bakar mıydınız?

Kanepe arkasında uyuyan çocuk
Babasına hiç gülmedi
İlk kazığı hayata hayattan,
Yıllar önce aldığı borcu
Sahibine ödemedi

Şimdi sorsalar ne dersiniz?
Ben varım desem siz gelir misiniz?

O gün bir çocuk, kendisi gibi sevindi
Bir okul ödevi, alevler arasında parladı
Parlayan gözbebekleri neden dedi, neden
O gece düşünde çocuk
Babasını o ateşe attı

Şimdi on beş lira versem, bana bir araba alır mısın?
Araba bir kenarda dursun, beni o ateşe atar mısın?

Bir gün bir çocuk, sahibinin yanına uzandı
Gecenin karanlığında yerde iki göz parladı
Doğruldu, geldi, yanına uzandı çocuğun
Sahip çocuğun tetiğine bastı
Dolaplar, gözleri göstermez

Katil ve silah ahirete gitse, kim daha ağır gelir?
İnsan kerhanesi adliyeyse, Tanrı'nınki ahiret midir?

Gecenin bir vakti akvaryum başında toplanıldı,
Kağıt, kalem, yağmur.
O gecenin sonunda, çocuk okuma yazma öğrendi.
Tek gecede.
O gecenin sabahında,
Çocuk yıllarını kaybetti.
Tek gecede.

Te te tek gece.

Anlamadan kaçtı kaçak,
Zamanlar öldürüldü gözler önünde
Mavi mont, sıcak çikolata.
Çocuk konuşmadı, farkındaydı.
O gün öğrendi, otobüsler pahalıydı.
Dönüm noktasında dokuz yaşının,
Ölüm bekler gibi bekledi yol ortasında.
Çocuktu, bilmiyordu, bilmeliydi.

Bulutlanmasaydım o gün, senden geçer miydim?
Yarım şişe 35'liğe, öksüzlüğü seçer miydim?

Hiçbir şeydi gururu dışında, ona yaslandı
Zamanlar yaşlandı, çocuk büyüdü
Sırtındaki gurur, canlarınca bölündü
Yuvarlandı, gömüldü.

Bir çocuk ve bir adam, bu bir bayrak kapma oyunu.
Bayrağı kapana hayat, anılar geriye kalana.
Adam çocuk katili, çocuk saygısız piç kurusu
Yarım bir şiir, eksik bir haykırış bu acı yalana.

6 Ağustos 2015 Perşembe

Girdap

Bir girdap, diğer bir girdap içinde.
Küçük olan daha bir haylaz, daha bir insan
Büyüğü daha sakin, daha yaşlı, görmüş geçirmiş.
Bir insan küçüğünden ibaret, küçüğünden beslenen,
Onu öldüren ve onunla ölen.

Küçük bir girdap ve içinde bir girdap,
Var yolu burdan çıkmanın, biliyor beslenen.
Bilir girdap içinde doğduğundan,
Ondan ibaret olduğundan.
Bilir kendini terk etmenin ne demek olduğunu.

Bir girdap içinde insan, kalsa boğulur,
Bilir.
Çıksa en büyüğü karşısında
Bilir.
Küçüğü öldürür bitirir onu,
Büyüğü senlerce girdap.
Öldürmez ama süründürür
Canlı canlı gömer seni sene.
Kendi kendine hapseder döne döne.
Acıyı yaşatır,
Ölmek istetir öldürmez.

Ama sever insan acıyı.
O sever,
Acıyı sevdiğinden girdap.
Acıyı sevdiğinden senlerce mezar.
Veremez bir karar, yapamaz kendine
Yani sana.

Ne en büyük öğretmen, ne en küçük cellat.
Boğulur beyninin içinde
En büyük silahı kendini vurur.
Silah hiç vurur mu kendini
Ben,
Vurdum beni.
Ötesi yok.

Kalmıyorsun


Karanlık içime işliyor bu sabah.
Tüylerim,
Güneşe saplanmak isteyen binlerce ok gibi.
Titriyorum sigaramın alevinde.

Birkaç inşaat işçisi çuval taşıyor
Birkaç kedi oyun oynuyor.
Hoyrat bir cumartesi sabahında,
Herkes üstüne düşeni yapıyor.
Karanlık üstüne düşeni yapıyor,
Üstüme düşüyor.
Güneş nasıl aydınlatıp ısıtıyorsa her şeyi
Ben de öyle karartıyorum içimi, içini, her şeyi.

Sonra bir kadın düşüyor aklıma.
Zihnimde saklanan bir casus bedenimi ele geçiriyor.
Bugün ölmek için güzel bir gün,
Diğer tüm günler gibi.
Çünkü bugün de nefes alıyorum,
Diğer tüm günlerdeki gibi.
Her gül solmak için doğar,
Her insan ölmek için...
Ben üstüme düşeni yapmak istemiyorum.
Ben ölmek için doğup, sevmek için ölmek istiyorum.
Ben,
Toprak için değil,
Bulut için ölmek istiyorum.

Bir kalp var elimde, nereye koyacağımı bilmiyorum.
Ne çantama ne valizime
Sığmıyor bedenime bile.
Herkese göstermek zorunda kalıyorum,
Saklayamıyorum.
Bir sen...
Bir sen göremiyorsun.

Kalbim ıslanıyor sıcak denizlerde,
Yanıyor canım.
Sen yanmıyorsun.

Hasta bir adam gibi yataklara düşüyorum.
Duvarları izliyorum,
Sana hayran kalıyorum zamanlarca.
Sen bakmıyorsun.

Sen oluyorum sonra.
Senden oluyorum.
Kalmıyorsun sevdiğim.

Bir ben kalıyorum dışarıda,
Bir sen kalıyorsun içeride.

Beklem

Adın,
Cebimden çıkan tüm paralarda.
Biz olduğumuz günü yazıyorum.
Güzü yaşıyorum sevdiğim.
Gündüzlerim güz
Gecelerim sonsuz, sensiz.
Seni özlüyorum.

5 Ağustos 2015 Çarşamba

Bittim

Gittim.
Sen kıymetini bilemeyeceğin hatıralarla kaldın,
Ben hiç bilmediğim bir şehirde
Bildiklerimle.

Gittim.
Seni benimle bıraktım, beni kendimle.
Sen anılarla kaldın,
Ben, seni celladımla aldattım.

Gittim.
Nerede olsam beni aydınlatacak olan güneşe
Sırtımı döndüm.
Şimdi sadece karanlığı izliyorum.

Gittim.
Aşkın doğduğu yerden,
Güneşin battığı yere.
15 saat sürdü batmam.

Bittim.
Güneş olsa bulut yok, bulut olsa güneş.
Dokunmuyor bile gözyaşların kor ateşime.
Beni affet.

Devrim

Madem sigara dedik. Sigaradan bir şeyler yazayım sana. Hayallerimde bir çocuk vardı. Pek çocuk sevmem ben. Hiç sevmem hatta. Nefret ederim hepsinden. Ama o hayallerimdeki çocuk, benim sonsuz sevgi gösterebileceğim tek çocuktu. Benim çocuğum. Sigaradan nefret ettim hep. Astımım vardı. Dumanında kalamazdım. Sonra bir gün, başladım, yıllar önce. Hayallerimdeki o çocukla konuşurdum bazen. Derdim ki; "bak oğlum, sen sigara içemezsin. Çünkü ben içmedim. Babamın gözümün önünde her an sigara içmesine rağmen ben içmedim. Sen hiç içemezsin." Artık bu yalnızca eski bir hayal. Artık ne öyle bir çocuk, ne öyle bir düş, ne de sigara içmeyen bir adam var burada. Bu yüzden, içebildiğim kadar içiyorum. Hayallerimdeki o küçük çocuğu öldürmenin bedeli günde yarım paket olmamalı. İçebildiğim kadar...

Kalbim

Sokakta yürürken rastlamadım ben hiç sana.
Nasıl rastlayabilirdim ki?
Senin sokakta olduğunu bilip de
Nasıl koşa koşa gelmem ki yanına?
Ben sana rastlamadım hiç sokaklarda.
Ben bir kere kalbimde rastladım sana,
O gün bu gündür sokak çocuğuyum
Senin yürüdüğün sokakların çocuğuyum.

Ben bir kez kalbimde rastladım sana,
Aramazken ama.
Hani hiç ummadığım zamanda
Zamanlar öncesinde.
Sonra,
Sonra kalbimi bulamadım.
Bir baktım sen varsın kalbim yerinde.
'Kalbim' dedim,
Hissettim damarlarımda.

3 Ağustos 2015 Pazartesi

Vasiyet

Aşık olduğum insanla sevişirken olsun ölümüm
Bir söğüt ağacının köküne gömülsün bedenim
Ağlasınlar arkamdan, özlesinler beni
Küfür de etsinler, gülsünler de
Hatırlasınlar beni.
Kitaplarımı okusunlar
Yaşasınlar, yaşatsınlar beni.
Bırakacağım binlerce hatıra toz tutmasın
Eski diye sokağa atılmasın yaşanmışlıklarım
Beni, ben olduğum için hatırlayın.
Bir de ağacıma yaz aylarında su verin,
Sıcağı sevmez o.

Arkhe

Hatırlıyor musun bu çikolata paketini?
Senin elin dokundu bu kağıda
Ellerinle açtın narince.
Bir zamanlar yüzümü okşardın,
Sakallarımda gezerdi ellerin...
Şimdi ellerin yok, ellerini istemeye yüzüm yok.

Yüzsüzlüğüme dokunuyorum her sabah.
Sensizliğime bakıyorum aynada
Aynalar seni hatırlatıyor bana.

Bir senin gözlerinde,
Bir de aynalarda görebildim kendimi
Bunca zaman.
Bir seni gerçekten sevdim,
Bir de sana olan sevgimi
Bunca zaman.

Önceden Tanrı'dan medet umardım
İçimden ona yalvarırdım.
Artık dışımdan sana yalvarıyorum.

Bazen seni düşünürken nefes almayı unutuyorum
Sonra hayalimdeki sana tutunuyorum.
Yaşıyorum işte.
Hep dediğim gibi, ben iyiyim.
Sonsuz bir umutla yaşıyorum.
Bir mavidir gidiyor dilimde.

Bir, Mavi'dir.

1 Ağustos 2015 Cumartesi

Sensel

Duvarlardan çıkardım hırsımı.
Sana sarılamadım ya bugün de,
Tüm özlemimle sarıldım duvarlara.
Küfürler ettim, bağırdım var gücümle.
Var gücüm, o da sensin.
Bu oda dört duvar
Dördü de sensin.
Sana zarar veremem,
Sen gücümle kusarım kinimi duvarlara.
Sen olurum sen senken.
Kaç zaman sen sana kavuşmama?

31 Temmuz 2015 Cuma

Eksik

Turgut'un dediği gibi, eksilmiştik.
Eksilerdeydik
Yine o hüzünlü ezgilerle.
O, uyuyordu
Ben sigaramı soluyordum
Soluyordum.
Çünkü hoşçakal döküldü gözlerimden dün gece.
Onunkilerden de.
Fotoğraflarımızı hatim ettim sahurdan bu yana
Güzelliği damladı bu sefer.
Fazlasını istedim,
Güzel bir filmi azat ettim önce
Sonra hüzünlü şarkıları,
Gözlerimden.
Elektrik bile her ay kesilirken
Neyimize güvendik de bedava içtik bu pahalı şarabı?
Sarhoşken deliler gibiydi,
Ayılınca geldi hesabı.

Buluttan İbaret

Herkes sırtını dönmüştü bana
Herkes hangi vebalı...
Nereye baksam gülen gözlerin vardı
Vaktinde göremediğim.
Ellerini uzattın, ellerimi uzattım.
Her gördüğümde kalbim bir gökdelenin tepesinde gibi
Ellerin..
Ellerin bir annenin elleri gibi.
Eminim annemin elleri de öyledir.
Ne umutlar vardı sevdiğim, geç kaldım.
Ne isyanlar vardı içimde, geç kaldın.

İyi biriymişim, öyle diyorlar.
Herkes eteğini indirebileceği birini ararken
Ben sevdiğim kadına çoraplarını giydirdim.

Bir cerrah nasıl ameliyat ederse hastasını
Ben de seni öyle sevdim.
Hayatta tutmak için, daha iyi etmek için seni
Dokunmaya kıyamadım, düşündüm her ihtimali
Sana zarar gelmesin diye.

Şimdi,
Her milimini ezbere bildiğim bedenini
Bana ışıl ışıl bakan gözlerini
Eller.. Ellerini.
Gözyaşlarımı silen ellerini.
Bana koşan kalbini unutmak zorundayım.

Artık sen
Her şeyini bildiğim, her şeyimi bilen
Gel deyince gelen git deyince giden
Tek kelime edemediğim, gözlerine bakmaya korktuğum
Bir yabancıdan ibaretsin.

Ben,
Buluttan...

Peki sevdiğim,
Zamanlarca uzaktaki bir bulut
Nasıl yağmur bırakır sağ yanağıma?
Ah, bu son sigara.

30 Temmuz 2015 Perşembe

18

Soluksuz bir gecenin ardından
Sonunda attım kendimi yatağa.
Ben bu yaşımda,
Bir beni attım yatağa.
Gözlerim kapanıyor,
Ve geçiyorum hayal dünyamdan başka bir dünyaya.
-İyi uykular.

Ünlem

Güneş doğuyormuş her sabah, göremiyorum.
Aydınlanıyormuş her yer,
Minik kediler güneşin altında kestiriyorlarmış.
Isıtıyormuş her şeyi.
Donuyorum!

Yaseminler varmış bahçelerde, fesleğenler...
Mis gibi kokarlarmış,
Yarin boynu gibi.
Ben, nefes alamıyorum.
Can çekişiyorum!

Sevgililer varmış her yerde,
Birbirlerine güzel sözler ediyorlarmış.
Yaşlılar mazilerini, gençler hayallerini dinliyorlarmış.
Aşk fısıldıyorlarmış.
Duyamıyorum!

Gülüyormuş tüm evren,
Neşe içinde dönüyormuş dünya.
İnsanlar şakalar yapıyormuş birbirine.
Ağlıyorum!

Bebekler gülerek doğuyormuş,
Evren her saniye milyarları doğuruyormuş.
Eşler birbirine
Ömür boyu yaşam sözü veriyormuş.
Ben...
Elveda!

Hangi

Kaç gece kaldı
Sana yeniden doya doya sarılmama?
Kaç kalp idam etmeliyim
Bizi masadan kurtarmak için?
Kaç kalem gerekir
Sana seni, bendeki seni anlatmaya?
Kaç orman heba edilecek daha
Seni kağıtlara sığdırabilmem için?
Kaç deniz dolacak daha
Yanaklarımdan akan sımsıcak ayrılıkla?
Kaçır sana belli etmeden kendini bana ve bil
Ayrı değil bu gördüğün ben sendeki benden.
Sana yazmıyorum
Sana yazıyorum sana belli etmeden.
Sen sana belli etmeden anla anlayacaksan
Sendeki benin bendeki senden çaresizliğini.

29 Temmuz 2015 Çarşamba

Siyah

Bakmadın ki göresin, sarmadın ki sevesin beni.
Bu tek bir şanstı, aldın bunu ötelerine.
Baktım ellerine
Küçük, beyaz, anlamlı.
Tut istedim,
Gözlerinle göremiyorsan ellerinle sev diye.
Bu senin sınavın.

Bir tarafa beni, diğer tarafa siyahlarını
Koy bizi bir teraziye.
Eğer hafif gelirsem, yemin ederim gideceğim,
Eğer sana değmezsem, sigaranla söneceğim.

Bak bana, yak beni
Beni ateşinle onurlandır.
Kat ateşini sana parlayan yerlerime.
Sen bir güneş Eda'sıydın, adamın gökyüzünde
Soğuk, karanlık bir gecenin öncesinde.

Anaksa

Sigara çıkardım şimdi bir tane
Kağıda sarılmış kuru tütün
Kağıt topraktan
Tütün topraktan.
Yaktım sonra onu çakmakla.
Çakmaktaşı topraktan
Gaz topraktan.
Toprak yaktım bir dal
Toprakla,
Toprağa gideceksek de
Sebebi toprak olsun diye.

Uzak

Bir ateş yanıyor uzakta, görüyorum.
Bir adam duruyor tenekenin yanında,
Ve bir ateş yanıyor yanında adamın.
Bir ateş yanıyor uzakta,
Ve gücünü aldığı güneş çok uzakta.
Yanıyor.
Bir güneş batıyor ufukta,
Ve bir adam sönüyor, ateşin ışığında.

Bir köpek havlıyor öte sokakta.
Ve aynı köpek susuyor bir kaç kilometre ileride.
Ne olduğunu bilmediğim bir köpek,
Ne olduğunu bilmediği bir şeye havlıyor,
Ne olduğumu bilmeyen bir sokakta.

Bir şehir, ağlıyor çok uzaklarda,
Şiirlerce insan ıslanıyor, şehrin gözyaşında.
Bir şehir ağlıyor bana,
Gözyaşı damlıyor tanımadığım insanlara.

Bir kadın, iç çekiyor, saatine bakıyor
Bir kadın, kadınım...
Ben çekiyor her solukta.

Ve bir adam.
Kalbim kadar yakında bana.
Yürüyor durmadan dört bir yana.

Bir adam,
Ne yöne yürürse yürüsün her adımda kadına yaklaşıyor
Çünkü kadın,
Her nefeste ben çekiyor.

Kırık

Şiirler okuyorum sabahlara dek
Sen seversin şiirleri.
Sen seversin diye yaşıyorum,
Sen okursun diye yazıyorum.
Ah bulut, çok özledim.

Bu öyle bir gurbet ki,
Kendi ülkesine giremeyen bir mülteci gibiyim.
Gelemiyorum kadınım.

Ben gelemesem de
Sen gitme olur mu?
Unut beni ama
Sana gitme olur mu?

Salkım Söğüt


Elim kaleme gitti bu gece
Gözlerim kağıtlara...
Yer çekimine karşı koyamadı ıslak acılarım.

Oysa beraber ekmiştik o ağacı.
Oysa beraber büyüyecektik.
Beraber gülümsemiştik geleceğe,
Keder içinde.

Tekrarladı kehanet, şaşırtmadı.
Yıllar, yollar önceydi.
Aşkın doğduğu şehire iki fidan dikildi o gün.
İki kök salındı umutlu; çaresiz pislik içine.

Bilseydim Salkım Söğüt'ü
Aşık olur muydum?
Bilseydim aşkın ne demek olduğunu,
O gece balkonumda sarhoş olur muydum?

Kaçmak istedim her şeye koştum ben.
Beni o zamanlar tanısaydın, hani o..
O zamanlar işte.
Tutardın ellerimden.

Doğduğum günden bu yana böyle.
Ben, on dakika geç doğdum hayatıma.
Hayatımın aşkı on dakika önce geçti,
Şimdi sigaramı tüttürdüğüm yerden.
Huzura otobüsüm on dakika evvel kalktı.
Tanrı'nın yanına on dakika geciktim
Hiç mutluluk kalmamıştı.

Umutsuz var olamadım hiç.
Hiç kimsem olmasa,
Köpek sevme umuduyla çıktım sokağa.
Ama Tanrı varsa biliyor içimi.
Ben karagözlü mavi bir adamım.
Ben, böyle nasıl yaşarım.

Son bir kez dokunmak sana
Son bir kez bulut teni
Mutlu olalım demiyorum
Ne olur öldür beni.

28 Temmuz 2015 Salı

Bir Gökyüzü Masalı

En büyüğüydü.
Hayallerinin doruk noktasıydı.
Bir Anka kuşu.
O güne kadar gördüğü kuşlar içinden en güzeli
En mavisi.
Çok istedi onu.
Her şeyiyle istedi.
Ellerine dokunmak, sımsıkı sarılmak, doyasıya öpmek
Sadece onun olmak istedi.
Olmadı...

Anka kuşu yapamadı, pes etti gökyüzü.
Hüzünlerini saldı, ağladı ıslak ıslak dört bir yana.
Sonra...
Sonra yaralı, minik bir Serçe geldi birden.
Sildi gökyüzünün gözyaşlarını yanaklarından.
Sevdi Serçeyi gökyüzü.
Anka kuşunu hayal ederek onunla yaşadı bir süre.
Sarılırken, seyrederken, ellerini tutarken
Anka kuşunu düşündü hep.

Sonraları Serçe her şeyi oldu.
Hayatı oldu Serçe.
Ama yetemedi gökyüzüne.
Küçük kanatları saramadı tüm maviliğini.
Kovdu gökyüzü serçeyi
Fırtınalarda kanatları kırılmasın, ona zarar gelmesin diye.
Ve bir söz verdi kendine.
Ne olursa olsun bir gün dedi.
Bir gün...

Serçe kahroldu.
Kafesine döndü, gökyüzünü izledi her gün.

Gökyüzü Anka kuşuna kavuştu
Anka kuşu deliler gibi sevdi onu.
Farkına vardı sonunda gökyüzünün.
Sarıldılar, ellerine dokundular birbirlerinin.
Hoş sohbetler ettiler
Uyudular yan yana.

Gökyüzü gözlerini kapatıp Serçeyi koydu
Anka kuşunun yerine.
Onu hayal etti her an.
Olan hep gökyüzüne oldu.
Hiçbir zaman bir bütün olamadı yanında.
Hep bulutluydu, hep ağlamaklı.
Karardı her gece...

27 Temmuz 2015 Pazartesi

Nisan 9


Son bir gece.
Gözlerin, dudakların, kalplerin birbirine kenetlendiği
Geçmişin, acıların, kinlerin içeri alınmadığı büyük bir cennet.
Her tarafta cennetin sıcak kokusu.
Ellerim belinde, kış ortasında iki elle tutulan kahve kupası misali.
Sıcak, ıslak.
Raks ediyor ellerim arasında.
Bir daha asla görülmeyecek bir düş
Ve bir daha asla tadılmayacak bin öpüş.
Yorgun dudakların karşı koyamamaları tüm bitkinliklerine.
Zıt kutuplar gibi.
Hiç ayrılmamak üzere
Her seferinde aynı umut ile
Ve her hayal kırıklığından yeni bir umut çıkararak.
Gözler gitme dercesine ısrarlı.
Sen yoksan cennet de yok!
Ya ikimize cennet, ya ikimize cehennem!
Ya hayat ikimize ya da sımsıcak ayrılık
Damlayan yanaklarımızdan.
Ya kızgın gözyaşı denizleri, kırgın ruh cesetleri
Ya da... Ya da rüzgarda savrulan sonsuzluğun külleri.
Anladık artık.
Her yol ölüm bize.
Her yol bir son ölü doğmuş ruhların hapsolduğu bedenlere.
Neden aynı zamanda ayrı yerdeyiz öyleyse?
Neden 9 şehre bereketli yağmurunu bıraktın da ruhuma fırtınalar şimşekler?
Neden bardaktan boşanırcasına yağmadın bedenime
Ruhumu sislerle sarmışken?

Gece

Gece. Herkes uyudu şimdi. Ve karanlık kalbini göğüs kafesinden çıkarıp gözlerinin önüne koydu, seni onunla yüzleştirdi. Diğer tüm gecelerde yaptığı gibi. İnsanlar korkarlar karanlıktan ve uyurlar geceleri. Haklılar da. Çok azı sahip olabilir gecenin bu armağanına. Ve yine çok azı bu armağanın kıymetini bilir. Dayanması zordur. Acıtır her yanını ama vazgeçemezsin. Kalbin hükmeder beynine, beynin reddeder kalbini. Ya gecelerin ikisini barıştırmakla geçer, ya kaçırırsın aklını kalbinin en ücra köşelerine, ya da kalp sana sadece kan pompalayan bir organmış gibi davranır. Sonunda yanarsınız hep birlikte. Ama bunu geceden başka kim umursar ki.. Bir yerden sonra gece buluşturur seni, beynini, kalbini. Birer dal sigara yakarsınız. Çıtı çıkmaz hiçbirinizin. Çoktan karışmışsınızdır geceye. Geldiğimiz ve gideceğimiz karanlığa...

Sonsuz


Uzun zamandır bekledikleri soğuk rüzgarın, beyaz bulutların, çiseleyen yağmurun altında buluştu adamla kadın. Kıyıya vuran dalgaların huzurlu sesini duyabilecek bir yer bulana dek yürüdüler, el ele. Sırtlarını dalgalara verip, bir kaldırımın kenarına oturdular. Kadın anlattı, adam dinledi. Susamıştı sanki onunla konuşmaya. Kadının rüzgarda uçan saçları adamın suratına çarpıyordu. O saçların kokusunu ciğerinin derinliklerine çekiyordu adam. Sonra elleri buluştu ikisinin, gözleri buluştu ardından. Derin bir sessizlik aldı etrafı. Ve ıslak dudaklar yapıştı birbirine. Ardından kadın her zamanki utangaçlığıyla kaçırdı gözlerini, adam gülümsedi. Hep böyle sevmeyi diledi adam. Hep onun kadını sevdiği kadar kadının da onu sevmesini diledi. Hiçbir şeyin sonsuza dek sürmeyeceğini bile bile sonsuzluğu bekledi kadından.

26 Temmuz 2015 Pazar

Şiir Üzerine

Şiir, yazanın değil yazdıranın marifetidir. 
Şiir, güzel yazılmaz dostlarım; şiir yaşandığınca güzeldir,
ve yaşanmadığınca.
Şair kalemdir yalnızca, şiiri yazan o kalemi tutandır.
Ve dostlarım, kalem hep yazardan önce tükenir. 

Kalemleri tüketmeyin.